1 Şubat 2023

ömrüm olmayacaktı yoksa

 (..)

Hiçbir meydana açılmayan bir sokakta, akşamların geç, sabahların hemen olduğu evlerin birinde tanıdım dünyayı. Çocukların hiçbiri kendiliğinden uyanmazdı uykulardan. Zamanın ağırlığını duymak için öyle yılların geçmesi gerekmiyordu. Susmaktan yontulmuş kara kuru birer heykeldi herkes. Gülmek, yaşama sevincinden çok bir zembereğin boşalmasına benzerdi. İki yorgunluk arasında aldığımız tek soluk trenlerdi. Günlerin onca darlığı içinde genişlik duygusunu kırlangıçlar öğrettiyse, uzakların tohumunu trenler attı içimize. Bizim dışımızda tüm dünya raylardaydı. Gitmek bir iç çekişe döndükçe, yaşadığımız her şey değersizleşiyordu. Yaşlılarla çocuklar arasında hiçbir fark olmadığını gördüm bir gün. Evler, sokaklar, babam, kırlangıçlar… Trenler dışında her şey, bir yatıra bağlanmış çaputlar gibiydi. Herkes birbirine bakarak anlıyordu yaşadığını. İçimdeki yalnızlık başka yankılar istiyordu. Ömrüm olmayacaktı yoksa. Ve bir akşam, gittiği yöne aldırmadan ilk trene bindim, bin yıldır kimsenin inmediği istasyondan.

 (..)

Ah, yetişkinliğin her şeyi küçümseyen bilgiçliği... Şaşırma yetisini yitirenin yaşama sevinci olur mu?

Şükrü Erbaş, 1997


(Fotoğraf: MŞŞ ~ Nabi Bey’in Anahtarlığı)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder